“Bu kişi neden tutuklanmış?” ya da “Nasıl olur da tutuklanmaz? Nasıl olur da beraat alır?” Kamuoyuna yansıyan olaylarla ilgili bu ve çok daha fazlasını sosyal medyada duyuyoruz, okuyoruz. Bu tür paylaşımlar farkındalık oluşturmak açısından kimi zaman faydalı sonuçlar doğursa da, dosya gizliliğinden kişisel verilerin korunması kanununun ihlaline birçok sınırı da aşabiliyor. Peki sosyal medyadaki sınırlarımız gerçek hayattakinden farklı mı? Klavye başındayken yasalara tabi değil miyiz de hukuk eğitimi almış kişiler dahi bu yanlışa düşebiliyor? Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Zafer İçer’le bir araya gelerek hukukçulardan, sıradan kullanıcılara sosyal medyadaki haklarımızın sınırlarını konuştuk. Öncelikle sosyal medya ifade özgürlüğünün “sınırsız” olduğu bir alan değil. Başkalarının özgürlük alanına girildiği anda sosyal medyada da yasalar devreye giriyor, tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi… Anayasa 25’inci ve 26’ncı maddelerinde düşünce özgürlüğü, ifade ve kanaat açıklama hürriyetini güvence altına alsa da, bazı sınırlamalar getiriyor. Dr. Zafer İçer bu sınırlamaları “Kişi onuru, saygınlığı, özel hayatın ve kişisel verilerin gizliliği, meslek sırlarının korunması ve yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesine ilişkin kamusal menfaatler” olarak sıralıyor. Ancak bu sınırlar bazen hukuk eğitimi almış kişiler tarafından aşılabiliyor. İçer meslektaşları için şu yorumu yapıyor:
TRT