“Güzelliğin on par’ etmez Bu bendeki âşk olmasa Eğlenecek yer bulaman Gönlümdeki köşk olmasa…”

                                                               Âşık Veysel

Güzelliğin aslında izafi olduğu bundan daha iyi anlatılamazdı. Nesnel gerçeklikten uzak ölçülemeyecek güzelliğe sınırlar koymak, gönüllerdeki köşklerin kapılarını aralayamıyor. Âşık Veysel’in bu dizelerinin aksine hayattaki karşılığı böyle değil ne yazık ki.

Relativizm görsel bilgilerin göreli olduğunu söyler. Tıpkı Leyla’sına çirkin diyenlere “Siz bir de onu benim gözlerimle görseniz” diyen Mecnun’un sözlerindeki gibi.

Filozof Stuart Mill, “Biz doğadaki her şeyi kendi bilinç durumumuz derecesinde öğrenebiliriz” derken aslında nesnenin veya kişinin bakana göre değişebileceğine vurgu yapıyor.

Popüler kültür moda ikonu: Oyuncak bebekler

Tanımlamalar net ancak olduğu gibi kabul etmenin bir getirisi yok.

Amerikalı Ruth Handler 1950’li yıllarda kızı Barbara Milicent Roberts’in kartondan mamul yetişkin kadın bebekleriyle oynamayı sevdiğini fark etmesiyle ortaya çıkan oyuncak bebekler, sonrasında adına Barbie Effect denilen bir akım başlattı.

İdeal kadın vücudu algısı, popüler kültürün moda ikonu gibi son elli yılda dünya çapında fenomen olan bir markaya dönüştü.

Bununla da kalmadı kadınların vücutları üzerinde idealize ettikleri oyuncak bebek modayı, kadın bedeninin standardını etkiledi.

Sosyal medya güzellik algısını değiştirdi

Uzun bacaklar, ince bel, prototip dudak ve vücut hatları yıllarca bu figürden beslendi.

90’larda sıfır beden güzellik anlayışı, 2000’lerden sonra yerini daha dolgun bir vücuda bıraktı. Bu kez güzellik algısını sosyal medya belirledi.

Northwestern Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre kadınların yüzde 87’si ve erkeklerin yüzde 65’i kendi bedenlerini sosyal medyada gördüğü kişilerin bedenleriyle karşılaştırıyor.

Kadınların yarısı, erkeklerin ise yüzde 37’si bu karşılaştırmalarda kendi bedenlerini olumsuz görüyor. Güzelliğin tarihi ve doğal değişim sürecine darbe yapan sosyal medya oyuncak bebeklerle başlayan illüzyonu başarıyla sürdürüyor.

Bu darbenin bize dayattığı şey prototip. Uzun boy, dolgun dudak, ince bel, hokka burun.

Güzelliğin standartlarını onlar belirliyor ve standart dışı kalanlara mutsuzluk düşüyor. Şartları zorlama bahasına pek çok insan kendisini estetik tezgahında buluyor. Ortaya çıkan sonuç ise birbirinin benzeri bedenler ve yüzler.

Sir Harold Gillies modern plastik cerrahinin babası sayılıyor. Birinci Dünya Savaşı sırasında geliştirdiği pek çok yüz cerrahisi tekniği ile yaralanan askerlerin hayata küsmelerinin önüne geçti.

Jutland Muhaberesinde yüzünden yaralanan Walter Yeo onlardan biri ve ilk örnekti.

Gillies’ın geliştirdiği teknikler şimdilerde güzellik sektörünün hizmetinde. Ancak mutsuzlukların önüne geçebildiği söylenemez. Daha fazlası ve daha fazlası talep ediliyor.

Sektör önlenemez bir yükselişe sahip.

Antik Mısır Kraliçesi Nefertiti’ye benzemek için 51 defa estetik operasyonu geçiren kadından tutun, kendi kızına benzemek için estetik operasyona girene kadar. Ünlü isimlere benzemek için servet harcayan bir kitle de var. 

Estetiğin küresel boyutu

Dünya dış görünüşüyle kafayı bozmuş durumda.

Dünyada estetik sektörünün 2021 piyasa büyüklüğü: 64,6 milyar dolar. En fazla ameliyat yapılan ülkelerin başında ise ABD ve Brezilya geliyor. Peki ülkemiz?

Estetiğin en çok yapıldığı ülkeler arasında Türkiye ilk 10’un içinde. Türkiye estetik sektörüne yılda 10 milyardan fazla para harcıyor. Üstelik estetik yaşı gittikçe düşüyor.

Estetik kaygılarla yapılan operasyonlarda aslan payı burun ve göğüs ameliyatlarına gidiyor. Bunun için yaklaşık kişi başı 20 bin lira harcama yapılıyor. 

Gün geçtikçe büyüyen estetik cerrahi ve güzellik endüstrisinde üst sınır neredeyse yok. Ameliyatsız müdahaleler ve kozmetik eklendiğinde sektör devasa boyutlara yükseliyor.

Merdiven altı güzellik merkezleri ölüme sürüklüyor

Ancak pahalı olmasından daha önemli bir şey var sağlığınız, hatta hayatınız. Sırf uygun olduğu için merdiven altı piyasalara başvuran insanlar var.

Hacmin yüksek olması elbette suiistimal eden fırsatçıları da harekete geçiriyor. Estetik kaygılarla yola çıkıp, hayatına vücudunda kalıcı hasarlarla devam etmek zorunda kalan insanların sayısı hiç de az değil. Hatta bu uğurda yaşamını yitirenler de var.

Kendinizi sevin

Tarih boyunca ikonlar güzellik algılarını etkiledi ve etkilemeye devam edecek.

Seçenekler belli. Ya dayatılan mukayesenin tehlikeli sularına kapılacaklar veya Yunus Emre’nin sözleriyle yaratılanı yaratandan dolayı sevme erdemini yeniden keşfedecekler.

Ne demiş Hz. Mevlana:

“Güzellik ne canda ne tendedir. Güzellik güzel bakan göz ile iman dolu kalptedir.”

Vücudunuz değerli ve bir yedeği yok. Önce siz kendinizi sevin. Bırakın insanlar sizi olduğunuz gibi sevsin.

TRT

By admin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir