SOS; Çocukların topluma entegre olduğu ve bağımsız, kendi ayakları üzerinde durabilen gençlerin yetiştiği yuva…

135 ülkede hizmet veren SOS Çocukköyü, 1991 yılından bu yana KKTC’de de hizmetlerini sürdürüyor.

SOS Çocukköyü Derneği bakım, destek, eğitim ve savunuculuk alanlarında faaliyet gösteriyor. Aile Tipi Bakım Programı’nda, çeşitli nedenlerle aile bakımını kaybeden çocuklara ve gençlere bakım, Aile Güçlendirme Programı’nda ise aile bakımını kaybetme riski olan çocukların ailelerini güçlendirerek çocuk terkini önlemeye çalışıyor.

Girne Gençlik Gelişim Merkezi (GİGEM) ile gençlerin istihdam edilebilirliğini güçlendirmenin yanı sıra, toplumun her kesimine yönelik sosyal, sportif, kültürel ve eğitsel aktiviteler düzenliyor.

SOS Kreş ve Anaokulu ile hem SOS bünyesindeki çocuklara hem de toplumdaki tüm çocuklara okul öncesi eğitim hizmeti sunuyor.

Dernek, çocuk haklarının korunması için savunuculuk faaliyetlerini de yürütüyor. Ülkedeki tüm çocukların ve gençlerin refahı için gerekli sosyal politikaların düzenlenmesi konularında farkındalık ile yetkilileri teşvik çalışmaları sürdürüyor.

Biyolojik aile bakımını kaybetmiş çocukların, gençlerin toplumla entegre şekilde yetişmesi amacıyla aile tipi bakım hizmeti vermek misyonuyla kurulan SOS Çocukköyü Derneği, kuruluşundan bugüne kadar 30 yılda yaklaşık 300 çocuğa ve gence aile temelli bakım programlarında bakım verdi.

Aile tipi bakım programında, çeşitli nedenlerle biyolojik aile bakımını kaybeden çocuklara ve gençlere bakım, Aile Güçlendirme Programıyla da çocuk terkini önleme riskini ortadan kaldırmak için çalışmalar yapan SOS Çocukköyü Derneği, 2018 yılının sonunda Uluslararası Çocukköyleri’nin kendileri için verdiği finansal katkının sona ermesi ardından bağışçıların desteği ile hizmetlerini sürdürüyor.

Aile Temelli Bakım dahilinde, Çocuk Köyü, Gençlik Evi, Yarı Bağımsız Yaşam Programı, Tam Bağımsız Yaşam olmak üzere hizmetlerini sürdüren SOS Çocukköyü Derneği’nin amacı, SOS’ten çıkan gençlerin bağımsız ve kendi ayakları üzerinde durabilen bireyler olarak hayatlarını sürdürmesi.

Türk Ajansı Kıbrıs muhabirinin SOS Çocukköyü Derneği hakkındaki sorularını yanıtlayarak, çalışmaları hakkında bilgiler veren SOS Çocukköyü Ulusal Direktörü Refika İnce, SOS Çocukköyü’nün, 1991 yılında Uluslararası Çocukköyleri bünyesinde kurulduğunu ifade ederek, 2018 yılının sonunda ise Uluslararası Çocukköylerinin kendileri için verdiği finansal katkının sona erdiğini söyledi.

İnce, Uluslararası Çocukköyleri’nin daha önce kendilerinin gelir ve gider hesabına göre, gelirlerdeki açığı kapatacak şekilde fon yollandığını, ancak 2012 yılında bir mektup göndererek, artık daha fazla ihtiyacı olan bölgeler ve fon geliştirme potansiyeli daha düşük olan ülkelere fonların yönlendirileceğinin belirtildiğini kaydetti.

Fon geliştirme potansiyeli olan bölgeler için hedef belirlendiğini ve kendi kendilerine gelir ve giderlerini karşılamaları yönünde bir strateji geliştirilmesinin istendiğini ifade eden İnce, bu uluslararası stratejilerde eğer yatırım ihtiyacı da varsa bunu kendilerinin karşılaması gibi de bir olasılık sağlandığını anlattı.

SOS Çocukköyü KKTC’nin 2014 yılında stratejisini sonuçlandırdığını belirten Refika İnce, Girne Gençlik Gelişim Merkezi’nin (GİGEM) de bu strateji, bu fon ve yerel fonlar çerçevesinde yapıldığını aktardı.

Uluslararası Çocukköyleri’nden belli bir meblağ yönlendirildiği için, eksikliklerin yerel fonlardan karşılandığını, bunun için bir fon geliştirme departmanı bulunduğunu anlatan İnce, özellikle yatırımlar için “yüz yüze kampanyası” denilen kampanyanın başlatıldığını, düzenli gelirin en çok bu kampanyadan sağlandığına dikkat çekti.

İnce, SOS Çocukköyü’nün başka kampanyaları da bulunduğunu, bunların da destek gördüğünü, insanların yardım konusunda çok duyarlı olduklarını belirterek, giderlerinin çoğunun bu şekilde karşılandığını söyledi.

BAĞIŞLAR…

İnce konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bize bağış yapmaya karar verecek kişilerin mutlaka web sitemize girmesi veya kurumu arayarak bilgi edinmesini istiyoruz. Bizim güncel ihtiyaç listemiz vardır, bu ihtiyaç listesi her ay güncellenir.

İhtiyaca göre katkı her zaman en çok olması gerekendir. Maddi katkı yanında gıda giyecek, temizlik malzemesi de bulunuyor, ihtiyaç listemizde bunlar da var. Her türlü materyal, kıyafet, gıda bazen ilaç bile olabilir.

Onun dışında nakdi bağış da alıyoruz. Nakdi bağış için de hem SMS yoluyla, hem online, hem de havale yoluyla kolay ve güvenilir bir şekilde bağış yapılabiliyor. Bağışı ön tarafta fon geliştirme departmanından elden de alabiliyoruz.  Kurum ve kişilerden gelen bağışları teşvik etmeye çalışıyoruz. Gerçekten bağış yapmak isteyip, zamanı olmayan insanlar için işleri kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Web sitesinde bağışların detaylı açıklamaları ve yönlendirmeleri vardır.”

“ÇOCUKLARIN, GENÇLERİN TOPLUMLA ENTEGRE ŞEKİLDE YETİŞMESİ”

Her ay rutin olarak giderleri bulunduğuna dikkat çeken Refika İnce, herhangi bir çocuğun hangi masrafı oluyorsa, kendilerinin çocuklarının da o masrafları olduğunu vurguladı.

“Biz çocukların, gençlerin toplumla entegre şekilde yetişmesini istiyoruz” diyen İnce, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz çocukların varsa okul harcını da ödüyoruz, alınması gereken ve bakanlığın vermediği ekstra kitaplar varsa onları alıyoruz. Çantası, dosyası, kırtasiye ihtiyaçlarını alıyoruz. Bunun için Ağustos, Eylül gibi okul kampanyaları düzenliyoruz. Hem gelen fonlardan, hem düzenli bağışlardan nakit ihtiyacımızı karşılıyoruz. Onun haricinde sportif ve kültürel faaliyetler var. Çocuklarımızın arasında baleye giden, herhangi bir enstrüman öğrenmek için efor harcayan var. Basketbol, futbol oynayan var. Bunların hepsi bizler tarafından, kurulan SOS aileleri tarafından karşılanıyor.”

“İZOLE DEĞİL, HERKESİN YAŞADIĞI GİBİ YAŞAMASINI İSTİYORUZ”

Tüm bu sebeplerden ötürü ciddi bir nakit akışı bulunduğuna dikkat çeken İnce, sadece ayni bağışlarla ihtiyaçların karşılanmasını istemediklerini, çocukların SOS annesi, teyzesiyle arabaya binip evin alışverişi için bir markete gitmesini, izole değil herkesin yaşadığı gibi yaşamasını istediklerini kaydetti.

Bunun için aile bütçeleri de bulunduğunu anlatan Refika İnce, bu bütçenin nakit verildiğini, hem nakit, hem ayni her türlü ihtiyaca yönelik bağışın önemli olduğunu söyledi.

Biyolojik aile bakımını kaybeden çocukların çeşitli ihmal, istismar sonucu SOS Çocukköyüne geldiklerini, ciddi bir travmatik geçmişleri bulunduğunu vurgulayan İnce, buradaki çocukların ihtiyaçlarının, sağlıklı bir biyolojik aile yanında bulunan çocuktan çok daha fazlası olduğunu, zaman zaman psikolog, psikiyatrist gibi ihtiyaçları da olabildiğine dikkat çekti.

ÇOCUKLAR ULUSLARARASI BİR ORGANİZASYONUN PARÇASI…

Bunu söylerken çocukları ayırmadığını, dışarda, biyolojik ailesi ile yaşayan çocukların da bu tür sıkıntıları bulunabildiğini, sağlıklı diye görülen ancak yaklaşımları konusunda deneyimsiz veya bilgisi olmayan, bilmeden de olsa çocuğuna doğru yaklaşamayan çokça vatandaş olduğunu ifade eden İnce, “Onun için ben bizim çocuklarımızı ayırmıyorum. Aksine buraya gelenlerin en azından şanslı olduklarını düşünüyorum, çünkü ellerinden tutacak 30 yıllık deneyimi, tecrübesiyle, uluslararası bir organizasyonun bir parçası oluyorlar” dedi.

SOS Çocukköylerinin 135 ülkede bulunduğuna dikkat çeken İnce, SOS Çocukköyü Derneği’nin çalışmalarını, gelişmiş örnekleri kendilerine referans alarak düzenlediklerini, o yüzden birçok  biyolojik aileden daha bilinçli olarak çocuklara müdahale etmeye çalıştıklarını kaydetti.

Her yıl kendilerini yenilediklerini, geliştirdiklerini ifade eden Refika İnce, çalışmalarının her zaman bir plan, program çerçevesinde yapıldığını, 3 yıllık ve bir sonraki yılın strateji programının hazır olduğunu, her zaman hem orta vadeli, hem bir yıl sonradan yapılacakların plan programının önceden belirlendiğini anlattı.

ÇOCUKKÖYÜ’NÜN İŞLEYİŞİ…

SOS Çocukköyü’nin işleyişi hakkında da bilgiler veren Refika İnce, SOS Çocukköyü’nde bulunan çocukların genellikle biyolojik  ailesinin bulunduğunu belirterek, bilinçsizlikten dolayı ihmal ve istismar edilen çocukları devletin, yani yetkili merci olan Sosyal Hizmetler Dairesi’nin korumaya aldığını kaydetti.

HİÇBİR ZAMAN TERCİH ÇOCUĞU BİYOLOJİK ANNE BABASINDAN ALMAK DEĞİL

İnce konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Hiçbir zaman tercih çocuğu biyolojik anne babasından almak değil ama günün sonunda çocuk zarar görüyorsa bu yapılması gereken bir şey.

Sosyal Hizmetler Dairesi, biyolojik ailesi tarafından çocuğa zarar verildiğini tespit ederse çocuğu korumaya alır. Korumaya alınan çocuğun önce geniş ailesine bakılır, teyze, hala, dayı, amca, anneanne, babaanne, dede varsa ve bakabilecek durumdaysa önce bir koruyucu aile aranır. Bu koruyucu aileler illa ki akraba olmak zorunda değildir. Sayısı çok olmasa da profesyonel olarak bu işi yapmak isteyenler de vardır.

Koruyucu ailede, velayet gene Sosyal Hizmetler Dairesi’nde olur, yasal vasi Sosyal Hizmetler Dairesi Müdürü’dür. Ama kişi A’dan Z’ye çocuğun bakım sorumluluğunu üstlenir. Bunu yapabilecek güç ve bilinçte hisseden herhangi bir kişi yapabilir ve Sosyal Hizmetler Dairesi’ne başvuruda bulunabilir.

Eğer koruyucu aile seçeneği elendiyse, Sosyal Hizmetler Dairesi SOS Çocukköyü Derneği’ne başvuruda bulunur. ‘Benim korumaya aldığım şu kadar çocuğum vardır, değerlendirmesi için gelin’ der.

Çocukların her biri çok özeldir. Onlara eşya gibi davranamayız, öncelikle çocukların bizim altyapımıza uygun olması gerekir. Örneğin biz engelli çocuklara hizmet veremiyoruz, çünkü fiziksel yapımız ve oluşturduğumuz aile yapısı da buna uygun değildir. Engelli bir çocuğa bir kişiyi vermek zorundasınız, sürekli bir çocukla ilgilenmelidir. Evin fiziksel koşullarının da buna göre dizayn edilmiş olması gerekir. Ağır otizmli çocuklar, ciddi gelişim problemi olan çocukları kabul edemiyoruz. Bunun için de altyapımız elverişli değil. Biz kendi ayakları üzerinde durabilecek potansiyeli olan çocukları kabul edebiliyoruz. Diğer alanlara girmek bizim için yeni bir projedir, yeni bir ortam, sistem  yaratmak gerekir.”

SOS Çocukköyü Derneği’nin pedagoji ekibi bulunduğunu, bu ekibin psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve pedagogdan oluştuğunu belirten Refika İnce, bu ekibin hem sosyal inceleme, hem de yerinde gözlem yaptığını, çocuğun etrafındaki, çevresindeki kişilerden bilgi edinip, çocuğu gözlemlediklerini anlattı.

Tüm incelemeler tamamlandıktan sonra alabilecekleri çocuklar için sürecin başlatıldığını, bunun ortalama 2 ay olduğunu ifade eden İnce şöyle devam etti:

“Çocuk ilk önce gelir kurumda gezer, vakit geçirir. Bu arada arkadaşları ve annesiyle tanışır ama eve gitmez. Daha sonra yaşayacağı evin kardeşleriyle, SOS annesi ve teyzesiyle burada buluşur, bir aktivite yapar. Daha nitelikli zaman geçirirler, çocuk evde yaşamaya istekli mi kontrol edilir. Çocuk aslında kendi ister ve buraya gelir, bu iki aylık bir süreç. Çocuk gelmeden önce sevdiği şeyler öğrenilir, fotoğrafları odasına asılır ki o aidiyet duygusunu yaşasın. Odası da ona göre düzenlenip, çocuk ona göre kabul edilir.”

SOS Çocukköyü’nde çocukların yaşantısı hakkında da bilgiler veren Refika İnce, her evin bir teyzesi bulunduğunu, çocukların burada SOS kardeşleri bulunduğunu veya biyolojik kardeşleri varsa prensip olarak çocukları ayırmadıklarını, kızlar ve erkeklerin çocuk köyünde birlikte yaşadıklarını anlattı.

Yeni doğan bir bebek varsa onun da kendilerine yönlendirildiğini, yaş sınırının 0-15 olduğunu, ancak bunun bireysel olabildiğini, zaman zaman esneyebildiğini ifade eden İnce, bazen genç hazır değilse 16 veya 17 yaşında kadar SOS Çocukköyü’nde kalabildiğini kaydetti.

Yaşları geldiğinde genellikle gençlerin gitmeye istekli olduklarını, ancak 15 yaşından sonra da gençleri bırakmadıklarını, Girne’deki Gençlik Evi’ne gönderdiklerini belirten İnce, lise çağındaki gençlerin anne teyze konseptinden çıkarak, gençlik danışmanları tarafından yönlendirildiklerini aktardı.

Gençlik Evi’nde de her bir gencin bireysel gelişim planın hazırlandığını, kendi potansiyeline ulaşabilmesinin sağlandığını anlatan İnce, bireysel gelişim planlarına göre gençlerin takip edildiğini, okuyorsa derslerine yönlendirildiğini belirtti.

Gençlik Evi’ninde gençlerin yaz aylarında yaşına uygun ve yasalarca uygun olan şekilde bir işte çalışmasının sağlandığını belirten Refika İnce, amaçlarının gençleri giderek bağımsız yaşama hazırlamak olduğunu vurguladı.
İnce şöyle devam etti:

“Gençlik Evi’nde gençler kendi bütçesini kendi yönetmeye başlar. Kişisel ihtiyaçlarını almak için bütçesi kendine verilir. Onu başka bir şeye harcarsa, bunu kendi deneyimleyerek öğrenmesi sağlanır ki öğrensin. Danışmanlar da yönlendirir. Danışmanların yanında Sosyal Hizmet Uzmanı da vardır yanında ve sorumlular vardır.

Genç okumuyorsa, çalışıyor veya çıraklık eğitimine gidiyor demektir. Gençlik Evi’nde kendi evleri vardır, kız erkek ayrılırlar. 3-4 yıl gençlik evinde yaşarlar ve daha sonra yarı bağımsız yaşama geçişleri olur.

Yarı bağımsız yaşam dediğimizde kendi tercihlerine göre 2-3 kişi kalırlar. Bunların konseptleri de belirlenmiştir, genç çalışıyor veya okuyorsa kişisel tercihlerine göre bunu belirler.

Yarı bağımsız yaşamda gençlerin ev kiralarına katkı koyuyoruz ama onun dışında mutfak gideri, elektriği, evin diğer giderleri gencin kendi tarafından karşılanıyor. Okuyorsa, okul parasına da katkıda bulunuyoruz. Aslında 23-24 yaşına kadar gençleri himayemizde tutuyoruz.”

Yarı bağımsız yaşamda bireysel yaklaşımın devam ettiğini söyleyen İnce, 23-24 yaşından sonra gençlerin tam bağımsız yaşama geçmeye hazır ise geçebildiğini ancak kurumda kalma kararı çıkarsa gencin kurumda kalmaya devam ettiğini anlattı.

İnce, bu kararlar verilirken gençlerle iş birliğinin önemli olduğunu ifade ederek, tam bağımsız yaşama geçtikten sonra da SOS’de yetişmiş tüm gençleri senede bir kez, bir araya getirmeye çalıştıklarını, bunların içinde evlenip aile kuran, çok iyi yerlerde çalışan gençler de bulunabildiğini söyledi.

SOS’TEN ÇIKAN GENÇLER, BAĞIMSIZ VE KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURABİLEN BİREYLER OLARAK HAYATLARINI SÜRDÜRÜYOR

SOS’ten çıkan gençlerin bağımsız ve kendi ayakları üzerinde durabilen bireyler olarak hayatlarını sürdürdüklerini vurgulayan İnce, SOS kardeşleri ve anneleri ile bağlarının devam etmesini teşvik ettiklerini, SOS Çocukköyü’nden çıkıp Gençlik Evi’ne geçen gençlerin zaman zaman evini ziyaret edip kalabildiklerini, kardeşleri, ailesiyle görüşebildiğini ya da onların Gençlik Evi’nde genci ziyaret edebildiklerini anlattı.

Gençler evlenmeye karar verdiğinde isteme merasimlerinin de SOS ailesi aracılığıyla yapılabildiğini aktaran İnce, eğer mahkeme kararı yoksa çocukların biyolojik aileleriyle görüştürülebildiğini, hatta zaman zaman hafta sonu onlarla kalmalarına izin verilebildiğini de kaydetti.

“BURADAKİ TEMEL ÇOCUĞUN ZARAR GÖRMEMESİ, ÇOCUĞUN YÜKSEK YARARININ GÖZETİLMESİDİR”
“Buradaki temel, çocuğun zarar görmemesi, çocuğun yüksek yararının gözetilmesidir” diyen İnce, isteme merasimlerinde gençlerin bazen SOS Çocukköyü’ndeki annesinin gelmesini isteyebildiğini, onunla biyolojik ailesinden daha çok bağ kurabildiğini anlattı.

“Düğününde SOS annesinin yanında durmasını isteyenler var, doğum yaptığında onun yardımını isteyen gençler var. Bizde de işler, doğal ailelerde nasılsa öyle de olur. İşten ayrılan annelerle çocukların ilişkilerinin devam ettiği durumlar da var. Devam etmeyip kopanlar da var. Biz normal ailelerde nasılsa, burada da gencin ailesiyle destek mekanizmasının devam etmesini istiyoruz. SOS ailesi olarak bunu sağlamak istiyoruz. Bu aile tipi bakım dediğimiz modeldir. Daha doğal aileler oluşturmaya çalışıyoruz” diye konuşan İnce, hayata geçirmeyi planladıkları topluma entegre edilmiş ev konseptleri bulunduğunu kaydetti.

Böylece hem kapasitelerinin arttırılabileceğini, hem de daha doğal olacağını ifade eden İnce, konseptin bu yıl tamamlanıp onaylanacağını ve kaynaklar da el verirse önümüzdeki yıl hayata geçirileceğini söyledi.

Yurt dışında bu sisteme geçildiğini belirten İnce, kuruma gelen her çocuğun çocuk koruma politikalarından haberdar olduğunu, ihmal nedir, istismar nedir, hangi durumda kurum içinde nerelere gideceği ve nasıl bir sürecin başlayacağının çocuklara aktarıldığını kaydetti.

Sayıca çok olmasa da çocukların ailelerin durumunu düzeltmesi durumunda, çocukların, gençlerin biyolojik ailesinin yanına geri dönebildiğini de anlatan İnce, bunun avantajları ve dezavantajları olabildiğini, diğer çocuklar için sıkıntı doğurabildiğine dikkat çekti.

ÇOCUKLAR EVLAT EDİNDİRİLMİYOR, SOS ÇOCUKKÖYÜ UZUN SÜRELİ BAKIM VEREN BİR YER

Biyolojik ailenin çocuğu geri almak istediği durumların olabildiğini de anlatan Refika İnce, sosyal hizmet uzmanları ve pedagoji ekibinin, Sosyal Hizmetler Dairesi ile iş birliği içinde çalışarak, ailenin  güçlendirdiğini ve ailenin de gerçekten çocuğunu geri almak istediğine kanaat getirirse, o sürecin başlayabildiğini, bunun için bir engel bulunmadığını vurguladı.

İnce, ancak SOS Çocukköyü’nde çocukların evlat edindirilmediğini, SOS Çocukköyü’nün uzun süreli bakım veren bir yer olduğunu vurguladı.

SOS Çocukköyü’nde hem haklarını, sorumluluklarını, hem de istismar konusunda çocukların farkındalığının arttırıldığını söyleyen Refika İnce, bunu toplum içinde de yaygınlaştırmak için Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı ile istişare içinde çalıştıklarını anlattı.

SOS Çocukköyü Derneği olarak bu konuda bir takım çalışmaları bulunduğunu anlatan İnce, bunlardan en önemlisinin “Aile Güçlendirme Projesi” olduğunu söyledi.

Projeyle amaçlanın biyolojik ailelerin güçlendirilerek, çocuk terkinin önlenmesi olduğuna dikkat çeken İnce, bunun topluma açık bir proje olduğunu, proje kapsamında ailelerin kendilerine başvurduğunu, 100  çocuk kapasiteli projeye kabullerin devam ettiğini kaydetti.

Projede kalma sürecinin 3-5 yıl olduğuna işaret eden İnce, belediye ve muhtarlıklarla da işbirliği içinde çalıştıklarını, projeyi yaygınlaştırmaya çalıştıklarını ifade etti.

Projenin düşük, orta ve yüksek risk grupları olarak sınıflandırıldığını aktaran Refika İnce, projede genelde orta risk grubundaki ailelerin bulunduğunu, aile güçlendirmedeki amacın ailelere kendi sorumluluğunu almayı öğretmek olduğunu anlattı.

SOS’in 1994 yılında kurulan Kreş ve Anaokulu da olduğunu söyleyen İnce, kreş ve anaokulunun topluma açık olduğunu, buradaki çocukların yüzde 25’ini Çocukköyü ve aile güçlendirmeden, yüzde 75’ini de toplumdan gelen diğer çocukların oluşturduğunu söyledi.

SOS Çocukköyün’de yaşayan çocukların ilkokul, ortaokul ve liselere dağıtılırken ise etiketlemeyi önlemek adına farklı okullara gönderildiklerini ifade eden Refika İnce, bazı çocukların burslu olarak özel okullarda okuduğunu veya kazanırsa koleje de gidebildiğini aktardı.

“BİZ DEVLETE SADECE BAKIM HİZMETİ SUNUYORUZ”

“Biz devlete sadece bakım hizmeti sunuyoruz” diyen İnce, devletten sadece aile tipi sunulan bakım hizmeti için bir katkı aldıklarını, bunun da her bir çocuk için asgari ücret kadar olduğunu belirtti. İnce, “Bu bizim giderlerimizin yüzde 25-30’unu karşılar” dedi.

Girne Gençlik Gelişim Merkezi’ne de değinen Refika İnce, GİGEM’in gençlerin istihdam edilebilirliğini güçlendirme, tüm toplumun kaliteli zaman geçirmesini sağlamak için oluşturulduğunu belirtti.

Ülkede toplum merkezi eksikliği bulunduğuna işaret eden İnce, kurum olarak 5 yılda bir Çocuk Hakları Durum Analizi yaptırdıklarını, en güncellerinin 2015 yılında olduğunu ve toplum merkezlerinin eksikliğinin orada çıktığını kaydetti.

Konu hakkında Avrupa Komisyonu’na başvurduklarını ve projeyi yenilemek için onun sonucunu beklediklerini, kabul görürse fonun proje kapsamında kullanılacağını ifade eden İnce, araştırmanın ciddi meblağlar tuttuğunu anlattı.

Çocukların nerelerde vakit geçirdiğinin önemine dikkat çeken İnce, Girne Gençlik Gelişim Merkezi’nin (GİGEM) de o kapsamda açıldığını, çünkü o dönem Girne’nin diğer bölgelere oranla 10 katı gencin suça itilen bölge olarak belirlendiğini söyledi.

Tüm bunların yanında GİGHUB diye geçen Girişimcilik Projeleri bulunduğuna değinen Refika İnce, genç girişimcileri eğitme ve kapasitelerini  geliştirme ve nihayetinde de iş planları olan gençlerin ilk 8’ine belli bir fon verme gibi özelliği bulunduğunu anlattı.

Ülkede ciddi rehabilitasyon merkezi eksikliği bulunduğuna da değinen İnce, bunun sadece kendilerine özel bir durum olmadığını kaydetti.

Devlet hastanesinde de çocuklara özel ayrı bir birim olmadığına işaret eden İnce, çocuk ve gençlerin rehabilite edilebileceği özel bir merkezin olması gerektiğini vurguladı.

SOS Çocukköyü’nün yurt dışı ile bağlantısının devam ettiğini, şu anda sadece maddi katkının olmadığını ifade eden İnce, “Biz hala onların markasını taşıyoruz. O kalite açısından, program birimlerinin deneyim, tecrübe paylaşımı konusunda birlikte çalışmalarımız devam ediyor” dedi.

By admin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir