8 milyara doğru giden dünya nüfusunun bir bölümü açlık ve kıtlıkla, önemli bir bölümü de aşırı kilolarla mücadele ediyor. Obezite konusunda asıl suçlunun ise ‘arışı yemek’ değil, ‘şeker bağımlılığı’ olduğu ifade ediliyor.
Şeker, yaygın olarak tatlı olan formülü ile bilinse de buğdaydan pirince, sütten baklagillere kadar yüzlerce farklı gıdanın içinde, doğal olarak yer alıyor. Tekli, ikili ve çoklu şekerler yenilen çikolata ile alınabildiği gibi yemekte kullanılan patatesle de insan bedenine giriyor. Ancak en bilinen şeker, ikili grupta yer alan ve bir früktoz bir glikoz molekülü birleştirilerek yapılan ‘sofra şekeri’.
Enerji için gerekli
Şeker, tamamen zararlı bir madde değil. Özellikle hücrelere gereken enerjinin sağlanmasında, karbonhidratların alınması çok önemli. Ancak tehlikeli olan, bunun doğal olmayan yollardan ve çok fazla alınması. İhtiyaçtan fazla ve sürekli alınan endüstriyel şeker, vücut tarafından yağa dönüştürülerek depolanmakla kalmıyor, bağımlılığa da neden oluyor. İnsülin direnci gelişen, kilo alan aynı zamanda giderek daha fazla tembelleştiğini fark eden insanlar, bu bağımlılığa çoktan yakalanmış kişiler olarak niteleniyor. Diyabet, karaciğer yağlanması, damarlarda sertleşme ve zamanla tıkanma gibi rahatsızlıklar ise bu bağımlılığın zararlarından sadece birkaçı.
Obezite değil şeker bağımlılığı
Alkol bağımlılığı birincil olarak karaciğeri, sigara bağımlılığı akciğeri hasta ederken, şeker bağımlılığı ise birincil etki olarak fazla kiloları ortaya çıkarıyor. Birçok insan şeker bağımlılığı yaşıyor ancak ‘yeme bağımlısı’ olduğunu sanıyor. Sonuçta yapılan diyetler, zayıflama kampları, bedeni zorlayan spor ve aktivitelerle biraz kilo verilse bile, şeker bağımlılığı tedavi edilmediyse, kısa zamanda verilen kilolar geri dönüyor.
Yas tutarken bile şeker
Morbid obez vakalarında mide ameliyatları gerçekleştiren Prof. Dr. Yunus Yavuz ile Almanya’da yaşayan Uzman Psikolog, Psikoterapist Zaza Yurtsever’in birlikte hazırladıkları ‘Tatlı Hakkında Acı Gerçekler’ kitabı ise, bu konuda Türkiye’de yayınlanmış ilk kitap oldu. Yurtsever, şöyle diyor:
“Şeker bağımlılığı aslında çağın en yaygın bağımlılığı. Fakat insanların çoğu farkında değil çünkü diğer bağımlılık yapan maddeler gibi yaş sınırlaması ya da illegal olma durumu yok. Mesela alkol ve sigara legal olmasına rağmen yaş sınırı var ama şekerde yok. Hatta anne çocuğunu ödüllendirmek için şeker alıyor, ziyarete giderken, kutlama yaparken tatlı götürülüyor. Yas tutarken bile helva için şeker kullanılıyor. Bu nedenle insanları sarmış bir bağımlılık söz konusu. Paketli tüm gıdalarda şeker var. Yediğiniz unda, içtiğiniz çözünebilir kahvede bile şeker var. On yıl öncesine kadar bu, konuşulamayan bir meseleydi. Özellikle Almanya’da bu konuda ciddi bir bilinç oluşmaya başladı. Türkiye’de de insanları uyarmak istedik.”
Şeker bağımlılığının göstergeleri
Gizlice tatlı tüketmek,
Evde ve işyerinde tatlı gizlemek,
Periyodik tatlı ataklarından sonra bir süre sağlıklı beslenip sonra tekrar eski alışkanlıklara geri dönmek,
Kendini tatlıdan uzak durduğuna inandırmak adına alternatif tatlılara başvurmak,
Tatlı yemeye başlar başlamaz kontrolü kaybedip bütün bir paket çikolatayı bitirmek,
Uzun bir süre tatlı yemeden duramamak,
Devamlı başarısızlıkla sonuçlanan tatlıyı bırakma denemeleri,
Devamlı yeni yeni diyetler denemek,
Değişik bedenlerde giysilere sahip olmak,
Her yeni güne tatlıdan uzak durma niyetiyle başlamak,
Tatlı tüketiminden sonra suçluluk duygularına kapılmak,
Duygusal iniş çıkışlar ve uyku bozuklukları yaşamak,
Gün içerisinde hep yorgun olmak,
Evde nerede hangi tatlının olduğunu bilmek,
Tatlısız kaldığında hangi numarayı arayacağını önceden bilmek,
Semtteki bütün dondurma ve pastacıların yerini ezbere bilmek,
Özgüven eksikliği ve yoğun utanç duyguları hissetmek,
Tatlı tüketiminden sonra aç kalarak ya da yoğun spor yaparak kendini cezalandırmak,
Dışarı çıkma yasağı olan karantina günlerinde tatlı yiyecekler stoklamak.
Uzman yardımı gerekir
Şeker bağımlılığından kurtulabilmek için öncelikle ciddi bir irade gerekiyor. Diğer bağımlılık yapan maddelerde olduğu gibi yoksunluk belirtileri ortaya çıkınca, iradeli davranarak önce fiziksel arınma yapmak sonrasında ise uzman yardımı almak, bu konuda çalışan gruplara katılmak faydalı oluyor.
Uzun yıllar kendini obez sanan ancak şeker bağımlısı olduğunu öğrendikten sonra ideal kiloya kavuşan kişilerden biri olan Banu Sanver, şunları söylüyor:
“Bir buçuk yıl önce 110 kilo idim. Şeker bağımlılığı konusunda ilk çalışmalara katıldığımda aralıklı oruç tutmak ve sebze çorbası içmek bana önce zor geldi, iki günde alıştım. Şimdi 70 kiloyum ve hem şekeri bırakarak hem psikoterapi ve grup çalışmaları ile başardım. Sadece beden değil, ruh sağlığıma da iyi geldiğini düşünüyorum.”
Beynin zevk alma merkezini etkiliyor
Bağımlılar şekeri bırakmakta zorlanıyor çünkü beynin zevk ya da ödül merkezi olarak adlandırılan Nucleus Accumbens’i etkiliyor. Bezelye büyüklüğündeki bu merkez, yemek dahil her türlü aktiviteden zevk alınmasını sağlıyor ve işlevini dopamin hormonu salınımıyla gerçekleştiriyor. Temelde işlevi, beslenmeyi mutluluk verici hale getirerek insanı hayatta tutmak olmasına rağmen, şeker bağımlılığı gibi tehlikelere de açık hale getiriyor.
Hızlı enerji verir, hızlı tükenir
Endüstriyel şeker ve bu şekerden yapılan tatlılar, hızlı enerji verseler dahi çok hızlı bir şekilde yeniden acıkmaya neden oluyor. Yağ ile kombine edilen şeker, beyin tarafından ‘hayati gıda’ olarak kodlanıyor ve bağımlı olmak kolaylaşıyor. İnsan bedeninde 30 milyar yağ hücresi (adiposit) var. Bu hücreler çaplarının 100 misline kadar yağ depolayabiliyor. Hücrelere servis edilen şeker, kullanılmazsa, yağ hücrelerinde depolanmaya başlanıyor.
Kan şekeri düşünce ne oluyor?
Bilim diline ‘hipoglisemi’ olarak adlandırılan kan şekeri düşmesi, bireylerin yıllarca sağlıksız beslenmesi, yüksek miktarda rafine beyaz un ve şeker kullanması sonucu ortaya çıkıyor. Hipoglisemi kişiyi huzursuz, gergin ve asabi yapıyor. Biraz daha düştüğünde ise depresif bir durum ortaya çıkıyor. Düşüş devam ederse korku nöbetleri, performans kaybı, karamsarlık, panik görülebiliyor. Sonrasında ise kronik yorgun geliyor. Şeker bağımlılığı, uzun vadede ciddi bir hipoglisemi sorununa da yol açıyor ve bundan sadece yetişkinler değil, çocuklar da etkileniyor.
Tuzaklar
Diğer bağımlılıklarda olduğu gibi şeker bağımlılığında da bazı tuzaklar var. Özellikle endüstriyel şekeri bırakmaya çalışanlar için “sevgi görseydim tatlı bağımlısı olmazdım”, “tek başıma bırakabilirim”, “kimse bana bu konuda karışamaz”, “nereden inceyse oradan kopsun”, “arada bir kendimi ödüllendirsem bir zararı olmaz” gibi pek çok psikolojik tuzak bulunuyor. Ayrıca, sigarayı bırakabilmek için nikotin sakızı çiğneme örneğinde olduğu gibi, şekeri bırakabilmek için tatlandırıcı kullanmak da faydalı olmuyor.
Şeker bağımlılığının tedavisinde ‘sağlık orucu’ da son dönemde başvurulan yöntemlerden biri. Kontrollü açlık ile bağımlılık tedavi edilebiliyor.
TRT