“Size uygun organ bulundu…” Binlerce hasta bu cümleyi duymak için sabırla bekliyor. Böbrek, karaciğer, kalp, akciğer… Türkiye’de yaklaşık 24 bin kişi organ nakli sırasında. Her geçen gün; hatta geçen her saat, organ nakli bekleyen hastalar için büyük önem taşıyor. Yapılan bağışlar, nakil hastalarını mutlu sona bir adım daha yaklaştırıyor.
Türkiye’de 2021 yılının başından bu yana 4 bin 5 organ nakli gerçekleşti. 2 bin 730 kişiye böbrek nakli yapıldı. Bin 235 hastaya karaciğer nakledilirken 19 kişi de yeni kalbine kavuştu. 17 akciğer, 2 ince bağırsak ve 2 kol nakli de bu yıl gerçekleştirilen diğer operasyonlar.
Halen 20 bin 905 hasta böbrek nakli listesinde. Bin 715 kişi karaciğer, 952 kalp, 68 akciğer ve 283 pankreas nakli bekleyen hasta bulunuyor. Sağlığına bir an önce kavuşmak isteyen hastaların bazen tek umudu olan organ bağışının önemi her geçen gün artıyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Melike Betül Öğütmen, organ bağışının önemini TRT Haber’e anlattı.
“Kadavradan organ nakli çok değerli”
Türkiye’de organ bağışı bekleyen çok sayıda hasta olduğuna değinen Prof. Dr. Öğütmen, “Bunların bir kısmı böbrek, karaciğer bir kısmı kornea ve kalp bekliyor. Canlı değil de kadavradan organ nakli bizim için çok değerli. Bu da ancak organların bağışlanmasıyla sağlanabiliyor” diyor.
Organ bağışı tamamen gönüllülük esasına dayanan bir uygulama. Ancak toplumun buna biraz tereddütle baktığını ifade eden Prof. Dr. Öğütmen sebebini ise şöyle açıklıyor:
“Toplumda organ bağışıyla ilgili en büyük korkulardan biri gözlemlediğimiz kadarıyla, kişinin organ bağışçısı olduğunun öğrenilerek kötü niyetli kişiler tarafından bu bilginin kullanılması. Bu tür gerçek olmayan söylentiler yüzünden pek çok kişi organ bağışından vazgeçiyor. Oysa kişinin organ bağışçısı olup olmadığını yalnızca Sağlık Bakanlığı yetkilileri biliyor. Dolayısıyla herhangi bir kişinin organ bağışçısı olup olmadığının üçüncü şahıslar tarafından öğrenilmesi mümkün değil.”
Bu noktada önemli bir detayın da altını çizen Prof. Dr. Öğütmen, “Organ nakli ancak o kişinin beyin ölümü gerçekleştikten sonra, artık yaşamla bağlantısı koptuktan sonra yapılabiliyor. Bu bir ekip tarafından değerlendiriliyor ve ailesinin de onayı alındıktan sonra beyin ölümü gerçekleşen kişilerin organları, başka insanlarda hayat buluyor” şeklinde konuşuyor.
Nakil olan kişi sağlıklı bir hayat sürüyor
Organ nakli hastaları tüm bu bekleme sürecinde bir yandan da hayatta kalmak için tedavilerini sürdürüyor. Prof. Dr. Öğütmen, kendi kliniklerinde tedavi gören hastalardan örnekler vererek süreci anlatıyor:
“Bizim hastalarımız böbrek bekliyor. Haftada üç gün diyaliz tedavisi görüyorlar. Bu kişiler çok genç, çocukları olan kişiler olabiliyor. Yine ileri yaşta tedaviye gelmesi zor olan hastalar da var. Tedavi süreci zahmetli ve uzun. Ama organ nakli yapıldığında neredeyse normal bir kişi gibi hayatlarını sürdürebiliyorlar. O yüzden biz hastalarımızın nakil olmasını çok istiyoruz.”
Organ bağışı desteklenmeli
Türkiye’de kadavradan organ nakli oranı çok düşük. Daha ziyade canlı donörden nakil yapılıyor. Prof. Dr. Öğütmen, “2020’de canlı vericiden böbrek nakli yüzde 99,63 kadavradan ise 0,37. Bunun tam tersi olması lazım. Canlı donörden alacağımıza ölmüş birinin organlarını, diğer bekleyen kişilere nakletmemiz lazım. Bu da halkımızın bilinçlenmesi ve destek vermesiyle sağlanabilir” diyor.
Canlı donörlerden, böbrek ve karaciğer nakli yapılabiliyor ancak diğer organlar için durum böyle değil. Prof. Dr. Öğütmen şu ayrıntıyı veriyor: “Mesela kalp sadece kadavradan yapılan bağışla alınıyor. Bağışlanmadığı zaman yerine koyma tedavisi de olmadığı için doğrudan o kişi hayatını kaybedebiliyor.”
Her bağış 8 kişiyi kurtarıyor
Sağlıklı görünen insanların da bir gün organ bağışına ihtiyaç duyabileceğini söyleyen Prof. Dr. Öğütmen, önemli bir uyarı yapıyor:
“Nasılsa sağlıklıyım, bana bir şey olmaz, diye düşünmemek gerekiyor. Mesela genç bir kişi bir viral enfeksiyon geçirip, birden kalp iltihabı olabiliyor ve kalbi artık çalışamaz hale gelebiliyor. Acil kadavra kalbi çıkarsa yaşayabiliyor, çıkmazsa hayatını kaybedebiliyor. Bu herkesin başına gelebilir. Yani hepimiz birbirimize yardım ederek, destek vererek bir gün aynı desteğe ihtiyaç duyabileceğimizi unutmamalıyız.”
Ömür beklentisi kısalmış hastaların nakil sonrası büyük bir mutluluğa kavuştuğuna şahit olduklarını belirten Prof. Dr. Öğütmen, konuyla ilgili önemli bir mesaj veriyor: “Lütfen, umutla bekleyenlere organlarınızla hayat verin. Her bir organ bağışının 4’ü çocuk olmak üzere 8 kişinin yaşamını kurtaracağını unutmayın. Hep beraber el ele verelim.”
Organ bağışı nasıl yapılıyor?
18 yaşını aşmış, akli dengesi yerinde herkes organ bağışında bulunabiliyor. Bağış yapmak isteyenler tüm devlet hastaneleri, özel hastaneler ve sağlık merkezlerine giderek işlemleri gerçekleştirebiliyor.
Organ bağışı için tek yapılması gereken, bir form doldurmak… Ardından formdaki bilgiler Sağlık Bakanlığının Organ ve Doku Bağışı Bilgi Sistemi’ne giriliyor. Bu bilgiler gizli tutuluyor, Bakanlık yetkilileri dışında kimse tarafından görülemiyor. Organ bağışı yapanlara, bağışçı olduğuna dair bir kart veriliyor. Beyin ölümü gerçekleşen kişinin üstünden “organ bağışçısı” kartı çıksa bile, organları hemen alınmıyor. Çünkü organ bağışı için aynı zamanda ailenin yazılı onayı şart. Kısaca, organ bağışını önceden yapmak bir anlamda hayatını kaybeden kişinin vasiyeti anlamına geliyor.
Organ bağışı dinen caiz
Organ bağışının dinen caiz olup olmadığı merak edilen bir diğer konu. Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu, bu konuyla ilgili 1970’li yıllarda çalışma yapmaya başladı. Organ bağışı ile ilgili “caiz” kararı 1980 yılında Kurul kararıyla verildi. Ancak bunun için belli kriterler var. Öncelikle doktorların, organları alınacak kişinin öldüğüne dair kesin kanaatinin bulunması şart. Organ bağışı üzerinden ticaret yapılmaması ve nakil sırasında hayati bir tehlike bulunmaması da gerekiyor.
TRT