Koronavirüs salgınında ikinci yıla yaklaşılıyor. Aşılama çalışmaları devam ederken, toplumsal bağışıklığın sağlanması için daha çok aşılı kişinin olması gerekiyor.

Yeni mutasyonlara uğrayan koronavirüsün Delta varyantı, 2 kat daha bulaşıcı. Son günlerde artan Delta Plus varyantı ise Delta ile aynı belirtilere sahip.

6 Eylül’de başlayacak, tam zamanlı yüz yüze eğitimin devam etmesi için de aşılananların artması gerekiyor. Uzmanlar, aşılı kişi sayısının artmasıyla mutasyonlara karşı da risklerin azalacağı görüşünde.

“En önemli sorun mutasyon”

Pandeminin geldiği noktada farklı sorunlarla karşı karşıya kalındığını belirten Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Selma Metintaş, “En önemli sorun virüsün mutasyon geçirmesidir. Yeni oluşan varyantların daha kolay bulaşabilir olması hastalığın kontrolünü iyice zorlaştırmaktadır. Diğer sorunlar ise aşının toplumlara hızla ulaşamaması ve toplumların kurallara uymada isteksizlikleri, yorgunlukları olarak sıralanmaktadır” diye konuştu.

​​​​​​​Metintaş, ilk virüsün toplum içinde uzun süre dolaşması neticesinde oluşan ve bundan farklı özellikleri bulunan varyantların, sürpriz bir durum olmadığına işaret etti.

“Delta varyantı hızla tüm toplumlarda ön plana çıktı” 

Virüs çoğalırken yapılan farklılaşma, canlının hayatta kalmasını güçlendiriyorsa bu mutasyonun, o canlı grubunda baskın olarak devam ettiğine dikkati çeken Metintaş, şu bilgileri paylaştı:

“Bugün Vuhan suşuna karşılık Delta varyantı hızla tüm toplumlarda ön plana çıkmıştır. Delta varyantı, Vuhan suşuna göre daha kolay bulaşabilmektedir. SARS-CoV-2 ilk çıktığında bir enfekte kişi 2 kişiyi enfekte ederken, bugün geldiğimiz noktada Delta varyantı 5-8 kişiyi enfekte etmektedir, daha çabuk ve daha kolay bulaşma özelliği taşımaktadır. Delta varyantının orijinal virüsten en önemli farkı, insan hücrelerine bağlanabilme kapasitenin artmış olmasıdır. Bu değişim sayesinde delta varyantı önceki haline göre çok daha bulaşıcı bir biçime dönüşmüş ve suçiçeği kadar bulaşıcı bir karakter kazanmıştır.

Delta varyantı ile hastalanan kişilerin ilk yakınmaları orijinal virüsten farklı olarak öksürük ve koku kaybından ziyade burun akıntısı, boğaz ve baş ağrısı ile olmaktadır. Şu anda her gün 200’e yakın kişiyi COVID-19 nedeniyle kaybediyoruz. Kaybettiğimiz insanların çoğu ya hiç aşılanmamış ya da aşılarını tamamlamamış kişilerdir. Sağlık Bakanlığının önerdiği aşı uygulamalarına ne kadar çok uyum olursa delta varyantının yol açtığı ölümler de o oranda azalacaktır. Zaten araştırmalar aşılanmamış kişilerde delta varyantının daha ağır hastalığa yol açtığını göstermektedir.”

“Aşıya ulaşmak bir şanstır”

Prof. Dr. Metintaş, aşılar ve bağışıklamanın, bulaşıcı hastalıklara karşı korunmada ve bunların önlenmesinde en güvenli ve etkin temel sağlık hizmetleri olarak tanımlandığını söyledi.

Yapılan çalışmaların, aşıların tüm varyantlara karşı halen koruyucu olduğunu gösterdiğine değinen Metintaş, “Aşıların ilk ve öncelikli amacı, ağır ve ölümcül COVID-19’un geçirilmesi ihtimalini önlemektir. Hem ölü virüs aşıları hem de mRNA aşıları bilinen dozlarda yapıldığında ağır ve ölümcül şiddetli COVID-19 hastalığını önemli düzeyde önleyebilmektedir. Ancak elimizdeki aşıların tekrarı gerekmektedir. Bu bağlamda aşıya ulaşmak bir şanstır. Bu şansı hemen değerlendirmek için haydi aşıya” değerlendirmesinde bulundu.

Selma Metintaş, tek doz aşılanmanın korunma için yeterli olmadığını, Türkiye’de kullanılan aşıların tümünün 2 doz ile etkin koruma sağladığını aktardı.

“Aşılanmış kişiler daha az virüs taşır ve daha az bulaştırıcıdır”

İstisnai olarak, hastalığı geçirenlerin tek doz mRNA (Türkiye için Pfizer-BioNTech aşısı olan Comirnaty) aşısı ile korunabildiği bilgisini veren Metintaş, şunları kaydetti:

“Sağlık Bakanlığı hangi aşı için ne zaman rapel yapılması gerektiğini takip etmekte ve uygun zamanda önerilerde bulunmaktadır. Şu an BioNTech aşısı için 2, Sinovac için 3 doz önerisi geçerlidir. Aşı olan bireyler hastalık geçirebilir çünkü halen kullanımdaki aşılar hastalığın hafif biçimde geçirilmesini tam olarak önleyememektedirler. Öte yandan mRNA aşıları hastalığın hafif formunu önlemek konusunda en etkin aşılardır. Tam koruyuculuk ikinci dozdan 14 gün sonra başlayabilmektedir. Ayrıca hangi aşı uygulanmış olursa olsun maskenin ağız ve burunu örtecek biçimde takılması, COVID-19’un geçirilmesini ve hastalığın başka kişilere bulaşmasını çok etkin biçimde engeller. Aşı olmuş kişilerin hastalığı başkalarına bulaştırma gücü ve süresi, aşı olmamış kişilerle aynı değildir. Aşılanmış kişiler aşılanmamış kişilere göre hem daha az virüs taşırlar hem de daha kısa süre bulaştırıcıdırlar. Çalışmalar bu iki nedenden dolayı toplum genelinde hastalığı yayan kişilerin ağırlıkla aşılanmamış kişiler olduğunu ortaya koymaktadır.”

“Toplumun her bireyi yüz yüze eğitim için çaba göstermeli”

Selma Metintaş, okulun insan hayatında sadece bilginin alındığı kurumlar değil, insanın sosyalleşmesinin evinden sonraki ikinci durağı olduğuna vurgu yaptı.

Gerekli koşulları sağlayarak yüz yüze eğitime geçilmesinin önemine işaret eden Metintaş, “Tüm öğretmen, okul çalışanları ve öğrencilerle aynı hanede yaşayan bireylerin aşılarını hiç beklemeden yaptırmaları gerekmektedir. Bunun için zamanla yarışıyoruz, biliyoruz ki iki aşının üzerinden 14 gün geçtikten sonra koruyuculuk başlayacaktır. Toplumun her bireyi, okulların yüz yüze eğitime dönebilmesi için çaba göstermelidir. Sağlık Bakanlığının önerdiği şekilde aşılarını hemen tamamlamalıdır. Kalabalıklardan uzak durulmalı, maske, mesafe, hijyen, havalandırma kurallarına uyulmalıdır. Koronavirüs belirtileri gösteren bireyler hemen sağlık kuruluşlarına başvurmalı test yaptırmalı ve sonuç çıkana kadar başka bireylere bulaştırmamak için kendini uzak tutmalıdır” görüşünü aktardı.

TRT

By admin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir