Para Politikası Kurulu’nun 24 Kasım’daki toplantısına ilişkin özet yayımlandı.
Özette, tüketici fiyatlarının ekimde yüzde 3,54 arttığı, yıllık enflasyonun yüzde 85,51’e çıktığı anımsatılarak, enflasyonu etkileyen unsurlar ve risklerden bahsedildi.
Jeopolitik risklerin dünya genelinde iktisadi faaliyet üzerindeki zayıflatıcı etkisinin artarak sürdüğü belirtilen özette, gelecek döneme ilişkin küresel büyüme tahminlerinin aşağı yönlü güncellenmeye devam ettiği ve resesyonun kaçınılmaz bir risk faktörü olduğu değerlendirmesine yer verildi.
Özette, Türkiye’nin geliştirdiği stratejik nitelikte çözüm araçları sayesinde temel gıda başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtlarının olumsuz etkilerinin azaltıldığı, ancak uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının artış eğilimini sürdürdüğü vurgulanarak, şunlar kaydedildi:
“Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Bununla birlikte, gelişmiş ülke merkez bankaları yüksek enerji fiyatları ve arz-talep uyumsuzluğu ile işgücü piyasalarındaki katılıklara bağlı olarak enflasyonda görülen yükselişin beklenenden uzun sürebileceğini vurgulamaktadırlar. Ülkeler arasında farklılaşan iktisadi görünüme bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası adım ve iletişimlerinde ayrışma artarak devam etmektedir. Finansal piyasalarda artan belirsizliklere yönelik merkez bankaları tarafından geliştirilen yeni destekleyici uygulama ve araçlarla çözüm üretme gayretlerinin sürdüğü gözlenmektedir.”
“Kasımda hem borçlanma hem de hisse senedi piyasalarına girişler oldu”
PPK Özeti’nde, gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarında, küresel risk iştahındaki iyileşmeye paralel kasımda hem borçlanma hem de hisse senedi piyasalarına girişler olduğu ifade edildi.
Gelişmiş ülkelerin uzun vadeli tahvil faizlerindeki oynaklık ve küresel finansal koşulların seyrinin, gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarına ilişkin riskleri canlı tuttuğu aktarılan özette, “Liralaşma Stratejisi kapsamında atılan politika adımlarının da etkisiyle Türkiye’nin Türk lirası cinsi devlet tahvili getirileri bu dönemde başta uzun vadede olmak üzere benzer ekonomilere göre daha olumlu bir performans sergilemiştir.” denildi.
Özette, yılın ilk yarısında güçlü bir büyüme gerçekleştiği anımsatılarak, ikinci yarıya dair öncü göstergelerin, zayıflayan dış talebin etkisiyle büyümedeki yavaşlamanın sürdüğüne işaret ettiği dile getirildi.
İmalat sanayi üzerindeki dış talep kaynaklı baskıların, iç talep ve arz kapasitesi üzerinde şimdilik sınırlı etkilerinin daha belirgin hale geldiğine işaret edilen özette, üçüncü çeyrekte dönemlik bazda istihdam artışının da yavaşladığı vurgulandı.
Özette, ödemeler dengesi tarafında ise enerji ve altın ithalatındaki yüksek seyrin cari işlemler hesabını olumsuz etkilemeye devam ettiği belirtilerek, “Büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerin payı artarken, turizmin cari işlemler dengesine beklentileri aşan güçlü katkısı devam etmektedir. Enerji fiyatlarındaki yüksek seyir ve ana ihracat pazarlarının resesyona girme olasılığı cari denge üzerindeki riskleri canlı tutmaktadır. Cari işlemler dengesinin sürdürülebilir seviyelerde kalıcı hale gelmesi, fiyat istikrarı için önem arz etmektedir.” ifadeleri kullanıldı.
“Azalan dış talebin etkileri yakından izlenmektedir”
Özette, para politikası duruşunun, enflasyon görünümüne yönelik risklerin kaynağına, kalıcılığına ve para politikası ile ne ölçüde kontrol altına alınabileceğine dair değerlendirmeler dikkate alınarak, temkinli bir yaklaşımla sürdürülebilir fiyat istikrarı hedefine ulaşılması odağında belirleneceği vurgulandı.
Para politikasında sürdürülebilir fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda, finansal istikrara yönelik riskleri de gözeten liralaşma odaklı bir yaklaşım sergilenmeye devam edileceği belirtilen özette, “Kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyet ile buluşması yakından takip edilmektedir. Ayrıca, son dönemde belirgin şekilde açılan politika-kredi faizi makasının ilan edilen makroihtiyati tedbirlerin katkısıyla geldiği denge yakından takip edilmektedir.” denildi.
Kurulun, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini destekleyecek araçları kararlılıkla kullanmaya devam edeceği ve ilave tedbirleri devreye alacağı aktarılan özette, şöyle devam edildi:
“Bu çerçevede, Liralaşma Stratejisi kapsamında uygulanmakta olan Türk lirası mevduata dönüşümü teşvik eden hedefler tamamlanmış olup bankaların yabancı para mevduatları için tesis edilen zorunlu karşılıklara uygulanan komisyon oranları yıl sonundan itibaren sadece Türk lirası mevduatın payına ilişkin belirlenen hedeflere göre farklılaştırılacaktır. Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın güçlendirilmesi için atılan ve kararlılıkla uygulanan adımlarla birlikte küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir.
Azalan dış talebin toplam talep koşulları ve üretim üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir. Küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin daha da arttığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi ile arz ve yatırım kapasitesindeki yapısal kazanımların sürekliliği açısından finansal koşulların destekleyici olması kritik önem arz etmektedir.”
“Gerekli politika tedbirleri oluşturulmaya devam edilmektedir”
PPK Özeti’nde, kurulun, küresel belirsizlik ve risklerin yatırım ve üretim kapasitesi üzerinde oluşturabileceği etkileri ön alıcı bir anlayışla en aza indirmek, bu şekilde arz sürekliliği ve cari fazla kapasitesinin korunması amacıyla firmaların üretime yönelik faaliyetlerinin finansman maliyetlerinin uygun seviyede belirlenmesini değerlendirdiği bildirildi.
Bu çerçevede kurulun politika faizinin 150 baz puan düşürülmesine karar verdiği anımsatılan özette, “Kurul, mevcut politika faizinin küresel talebe ilişkin artan riskleri dikkate alarak yeterli düzeyde olduğunu değerlendirmiş, ağustos ayında başlatılan faiz indirim döngüsünün sonlandırılmasına karar vermiştir. Fiyat istikrarının sürdürülebilir bir şekilde kurumsallaşması amacıyla TCMB’nin tüm politika araçlarında kalıcı ve güçlendirilmiş liralaşmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci devam etmektedir.
Bu süreçte, politika araçlarının Türk lirası mevduat gelişiminin desteklenmesi, APİ fonlamasının teminat yapısında Türk lirası cinsi varlıkların artırılması, para takası (swap) miktarının kademeli şekilde azaltılması ve döviz rezervlerinin güçlendirilmesi istikametinde geliştirilmesine odaklanılacaktır.” değerlendirmeleri yapıldı.
Özette, değerlendirme süreçleri tamamlanan kredi, teminat ve likidite politika adımlarının para politikası aktarım mekanizmasının etkinliğinin güçlendirilmesi için kullanılmaya devam edileceği vurgulandı.
Uzun vadeli, sabit getirili ve Türk lirası varlıklara talebin yükselerek getiri eğrisinin parasal aktarımın etkinliği yönündeki seyrinin yakından izlendiği aktarılan özette, şunlar kaydedildi:
“Kurul, kredilerin büyüme hızının yanı sıra hedefli alanlarda verimlilik kazanımları sağlayan kredilerin finansman maliyetlerinin de aktarımın korunmasını sağlayacak şekilde gelişimini gözetecektir. Bu çerçevede, Türk lirası likiditesinde ve dağılımında yaşanan gelişmelerin mevduat ve kredi fiyatlamaları üzerindeki etkileri, döviz kurundaki gelişmelerin enflasyon üzerindeki etkileri, kur korumalı mevduat ürünlerine yönelik gelişmelerin ters para ikamesi, döviz piyasalarının derinliği ve istikrarı ve fiyat istikrarı üzerindeki etkileri analiz edilmekte ve gerekli politika tedbirleri oluşturulmaya devam edilmektedir.
Parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini güçlendirmek amacıyla uygulanacak politikalar aralık ayında açıklanacak olan 2023 Yılı Para ve Kur Politikası metninde kapsamlı olarak ilan edilecektir. TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları Liralaşma Stratejisi çerçevesinde kararlılıkla kullanmaya devam edecektir.”
Özette, kurulun, fiyat istikrarının sağlanması için, güçlü bir politika koordinasyonuyla tüm paydaşları içeren bütüncül bir makro politika bileşimi oluşturulmasını desteklediği, kararların şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede alınmaya devam edileceği vurgulandı.
TRT