Giyim sanayi yanında endüstriyel kullanım için de en kıymetli doğal kumaşlardan biri, Ankara keçisinin yününden üretiliyor ve ‘Angora’ ‘Tiftik’ adıyla biliniyor. Özellikle Ankara’nın Güdül, Ayaş, Beypazarı gibi ilçeleri ile Çankırı, Bolu gibi çevre illerde bir dönem yoğun olarak bulunan Ankara keçileri, 2000’li yılların başında neredeyse yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştı. Tarih boyunca Ankara ile anılan ‘sof’ isimli yumuşak kumaşın dokunduğu, giyim eşyası, halı, battaniye gibi ürünlerde kullanılan, dayanıklı, parlak, elastik, nemi alan, kolay boyanabilen, hafif, ısıya dayanıklı bir yapıya sahip olan Angora’nın kaynağı da neredeyse kaybediliyordu. Ancak son yıllarda Ankara keçileri ile ilgili önemli projeler yürütülmeye başlandı. Kilogram fiyatı 120 liraya kadar alıcı bulan yün, Ankaralı çiftçiler ve hayvan besicileri için de yeniden gelir kaynağı oldu.

Bu çalışmaları Tarım ve Orman Bakanlığı yürütüyor. Çalışmalarda öne çıkan isim ise AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız… TBMM’nin en genç vekilleri arasında yer alan ve ‘Keçilerin Ablası’ lakabını alan Yıldız, çalışmalarını TRT Haber’e anlattı.

Toprakla iletişim çok değerli

“Toprakla kurduğumuz iletişimin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Toprakla kurduğumuz bağın bizi ileriye taşıyacağını düşünüyorum. Açık konuşmak gerekirse, doğrudan doğruya tarım ve hayvancılıkla ilgilenen, birinci derece akrabalarım yoktu. Dedem de annem, babam da memur, ben avukatım. Fakat alana indikçe, bu işin ne kadar emek gerektirdiğini ve aynı zamanda ne kadar ciddi bir katma değer getirdiğini fark ettim.  ‘İlçelerimiz için neler yapabilirim?’ diye beyin fırtınası yaptım, uzmanlarla, akademisyenlerle, vekillerimizle, bakanlıklarımızla konuştuk ve kafamızdaki fikirleri biraz projelendirelim istedik. Burada temel motivasyon, emeklerin karşılık bulması.”

Kadın çobanla sohbet

“Keçilerle duygusal bağ kurduğum ilk an, bir keresinde Güdül ilçesinde bir Bakan Yardımcımızı ağırladığımız program oldu. Kızılcahamam’da Mahkemeağacın bölgesine gidecektik. Buradaki yeraltı şehrini incelemek için yola çıkmıştık. Yol kenarında bir kadın çoban ve keçiler gördüm. ‘Bir dakika, ben durmak istiyorum!’ dedim. İndim arabadan. Kadın çobanla sohbet ederken, keçilerin beni dinlediğini fark ettim. Açıkçası insan gibi kenarda duruyor, odaklanmış bir şekilde yaklaşıyorlar. Bir tanesini kucağıma aldım, sevdim, duygusal bir bağ kurdum.

Zahmetini gördüm

“O çobanla dağlarda dolaştım. ‘Dudu Abla, giyeceğim lastik çizmeleri dolaşacağım seninle…’ dedim. Gittim hakikaten ama yarı parkura gücüm yetti. O günde kırk kilometre dolaşıyor, ben yirmi kilometre ancak yürüyebildim. Gördüm ki bu çok emek gerektiren bir iş.”

60 bine kadar düştü

“Ankara keçisi popülasyonu, 2000’li yılların başlarında 60 bin seviyesine kadar gerilememiş ama 1960 yılına baktığınızda 6 milyon Ankara Tiftik Keçisi, Ankara, Çankırı, Bolu gibi çevre illeri de kapsayacak şekilde yaşıyormuş. Neden azaldığını araştırdığımda, bir dönem keçilerin ormana zarar verdiği gibi bazı tartışmaların olduğunu gördüm. Oysa, bir ağaç yeşerirken, sürgün kısmını yemedikleri sürece keçiler ormanın sağlığı için faydalıdır. Yeri gelir budar, yeri gelir çığır açar. Orman yangınlarına müdahalelerde keçilerin açtığı bu çığırlar fayda sağlar.”

Halk Elinde Islah Projesi

“2004 yılında ‘Halk Elinde Islah Projesi’ ile keçi popülasyonunun artama başladığını gördük. Şu an 270 bin civarında keçimiz var. Projenin iki faydası oldu: Hem popülasyon artışına katkı sağladı hem de tiftiğin önemini kaybettiği döneminde oğlak ağırlığı nedeniyle kıl keçileri ile melezlenmişti Ankara keçileri, ırkın salahiyetinde geriye gidiş olmuştu; yeniden ırkın devamını sağladı.”

 

Sof kumaş döndü

“Ankara keçisi üretimi yeniden artarken, Ankara Sofu’nun yeniden dokunması için Kalkınma Ajansı’nın da katkılarıyla, Kızılcahamam Halk Eğitim Merkezi’nden çalışmalar başladı. Şimdi Olgunlaşma Enstitüsü’nde de dokunuyor. Kumaşın sürdürülebilirliği adına, hammadde sağlanması adına, Ankara tiftiğinin korunması, iplik haline getirilmesi çok önemli oldu. Biz de bütün paydaşları bir masa etrafında oturtarak, bunun bütün boyutlarıyla ele alınarak, sürdürülebilir olmasını istiyoruz.”

Radyasyona dayanıklı yün

“Ankara keçisinin hikayesi sadece sof kumaşında ibaret olmayacak. Çok farklı alanlarda kullanımı var. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ülke olarak borçlarımızın bir kısmını tiftikle ödemişiz. Sonrasında bu tiftik, belirli nükleer santrallerde, radyasyon emici özelliği nedeniyle kullanılmış. Şu an hali hazırda Bilişim Vadisi’nde de giyilebilir bir teknoloji olarak Ankara keçisinin tiftiği değerlendiriliyor. ‘Biz bunu Antarktika’daki şartları değerlendirerek, bilim insanlarına sunabilir miyiz? Bunun uzayda kullanımı mümkün olabilir mi?’ diye, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi destekleriyle çalışmalar sürdürülüyor. Birbirini bütünleyen birçok proje var.”

Destekler artırıldı

“Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Vahit Kirişçi, Ankara keçisine verilen desteklerin yüzde 100 artırıldığını duyurdu. Bilim insanları da Ankara keçisi popülasyonunun artırılması için verilen desteklerin hayati bir önem taşıdığı noktasında hemfikirdi. 1990’ların sorunda 60 bine gerileyen popülasyonu 270 bin seviyesine taşıyabildiysek, bunu destekler sayesinde yaptık. Nihai hedefimiz bunun sürdürülebilirliğini sağlamak adına, çok daha büyük çiftliklerin kurulabilmesi.”

Keçilerin sesini duyuyorum

“Pandemi sürecinde çok çalışma yapamıyorduk. Kızılcahamam’dan başlayarak Güdül, Ayaş, Beypazarı, Nallıhan hattı boyunca arabaya atladım, gittim. Artık keçilerin sesini duymaya başlıyordum.  Ya beni çekiyordu keçiler, seslerini duyuyordum ya da algıda seçicilik, bilmiyorum ama nerede olduklarını fark ediyordum. O köylerde şunu gördüm: Küçük aile işletmeleri, ‘Bu bizim ata geleneğimizdir, dede geleneğimizdir…’ diyerek o keçileri sahipleniyor, bakıyorlar.  Amacımız, bu aile işletmelerinin daha da büyüyebilmesini sağlamak.”

Avustralya, Güney Amerika, Lesotho

“Yaptığınız her işin bir sürdürülebilirliğinin olması lazım. Tiftik geldikten sonra kalitesine göre tasnif edilmesini sağlayacak bir mekanizmanın oluşturulması çok önemli çünkü oğlak tiftiği ile anaç keçi tiftiğinin farklı ekonomik getirileri olduğunu bu süreç içinde öğrendim. Yine bir keçinin farklı bölümlerinde farklı kalitede tüyler bulunduğunu ve bunların ekonomik değerlerinin farklı olduğunu öğrendik. Amacımız, adını Ankara’dan alan tiftiğin, ‘Angora’nın doğduğu topraklarda bir pay edinmesi. Şu an dünyaya baktığınızda, farklı ülkelerin temelde bu pastaya sahip olduğunu görüyoruz. Güney Afrika’da, Avustralya’da, Lesotho’da var, Güney Amerika’daki bazı ülkelerde var. Oradakiler de değerli fakat Ankara Keçisi’nin doğduğu topraklarda üretiminin süreklilik arz ediyor olması gerçekten bizim için çok önemli.”

Hayvan dostu bir yaklaşım

“Yedikleri her şey, tiftik kalitesini etkiliyor. Dolayısıyla Ankara’da yetiştirilen tiftik keçilerinin tiftik kalitesi, dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan kalite. Dolayısıyla dünya ile bunu tanıştırmak nihai hedefimiz. Sof kumaşı üretiminin ötesinde endüstriyel altyapısını oluşturmak ve bunu yaparken hayvan dostu bir şekilde yapmak… Mesela Tarım ve Orman Bakanlığı ile yapılan çalışmayla, hayvan refahı gözetilebilsin diye kırkım makinesi dağıttık. Belirli noktalarda makas, hayvanları incitebiliyor. Kırkım makinesi ile bu çok daha hayvanları koruyan bir düzleme gelmiş oluyor.”

Duygusal bağlar

“Sadece kumaş dokumak değil, keçi ne yiyecek, nerede uyuyacak, uyuduğu yerin özellikleri nasıl olmalı, ağılın özelliği nasıl olmalı, çoban ona nasıl davranmalı gibi çok fazla ayrıntının olduğu bir alan. Keçiler çok karakterli hayvanlar. Mesela insan elinin değdiği otu yemiyor, yere düşmüş bir otu yemiyor, bulanık sudan içmiyorlar. Bunların her biri beni çok etkiledi. Gerçekten bir duygusal bağ kurdum. Çok oğlak uyuttum omzumda, köylere gele gide. Bilhassa oğlak doğumlarına yetişince çok mutlu oluyordum.”

“Keçilerin Ablası”

“Babam, zaman zaman ‘Keçi kızım!’ derdi inatçılığımı görünce. Biraz inatçılık var bende galiba… TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Sözcüsü’yüm. Avukatlıktan gelen farklı alanlarda çalıştım. Bilişim çalıştım, uzay hukuku çalıştım. Bir gün toplantının yapıldığı salona girdiğimde, Komisyon Başkanımız ‘Keçilerin Ablası geldi! Hoş geldin!’ dedi ve Meclis tutanaklarına da geçti bu karşılama. Dolayısıyla ‘Keçilerin Ablası’ sıfatını almış vaziyetteyim.  Bazen ‘Keçilerin Annesi’ ama yaşımdan dolayı daha çok ‘ablası’ diyorlar.

Milletvekili Yıldız, kendini Ankara keçilerine adadı

Milletvekili Yıldız, kendini Ankara keçilerine adadı

Milletvekili Yıldız, kendini Ankara keçilerine adadı

Milletvekili Yıldız, kendini Ankara keçilerine adadı

TRT

By admin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir