Dışişleri Bakanlığı, bugün Avrupa Birliği’nin Kıbrıs Türk Halkına yaptığı haksızlığın ve tarihi hatanın yirminci yıldönümü olduğunu belirterek, Ada’daki süregelen çıkmazın yegane sorumlusunun Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY) koşulsuz olarak tam üyeliğe kabul eden Avrupa Birliği olduğunu vurguladı.

Dışişleri Bakanlığı GKRY’nin tek taraflı ve gayrı yasal Avrupa Birliği üyeliğinin 20. yılı hakkında açıklama yaptı.

Dışişleri açıklaması şöyle,

“Bugün Avrupa Birliği’nin Kıbrıs Türk Halkına yaptığı haksızlığın ve tarihi hatanın yirminci yıldönümüdür.

Bilindiği üzere, 1 Mayıs 2004 tarihinde Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs konusuna kapsamlı çözüm bulma çabalarının sonuçsuz kalmasına sebep olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) hukuka aykırı ve tek taraflı olarak Avrupa Birliği’ne tam üye yapılmıştır. Avrupa Birliği, Ada’daki sorunun yanlı bir tarafı olmayı tercih etmiştir.

Ada’daki süregelen çıkmazın yegane sorumlusu hiç kuşkusuz, 24 Nisan 2004 tarihinde Kuzey ile Güney’de eş zamanlı ve ayrı ayrı yapılan referandumlarda Kıbrıs’ta iki ayrı kendi kaderini tayin hakkını haiz halk ve iki Devlet olduğu tescil edilmiş olmasına rağmen, uluslararası antlaşmaların yanı sıra, kendi temel ilke ve değerlerine aykırı bir şekilde, GKRY’ni koşulsuz olarak tam üyeliğe kabul eden Avrupa Birliği’dir.

Kıbrıs’taki her iki Halkın refahı taahhüdü ile yola çıkan Avrupa Birliği, Bakanlar Konseyi’nin 26 Nisan 2004’te Kıbrıs Türklerine yönelik ambargo ve izolasyonların kaldırılması yönünde aldığı kendi kararını uygulayamamış, üyelik dayanışması adı altında Rum yönetiminin esareti altına girmiş, hakkaniyetten uzaklaşmıştır.

Nitekim, Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in son günlerde basına yansıyan açıklamaları da Avrupa Birliği yetkililerinin Kıbrıs Türk Halkını yok sayma hadsizliğiyle, Kıbrıs konusundaki maksimalist Rum tezlerinin savunuculuğunu yapan yanlı tutumunu alenen sergilemekten imtina etme gereği dahi duymadıklarını göstermektedir. Hal böyleyken, Avrupa Birliği’nin Ada’da çözümü savunduğunu iddia etmesi, ancak samimiyetsizliğinin bir tezahürüdür.

 Kıbrıs Türk tarafı, geçmişten günümüze iyi niyetle müzakere masasında yerini almış ve gerekli tüm çabayı ortaya koymuş, ancak Avrupa Birliği’nin koşulsuz desteğini alan Kıbrıs Rum tarafının uzlaşmaz tutumu neticesinde tüm süreçler sonuçsuz kalmıştır. Avrupa Birliği, Kıbrıs Türk tarafının çözüm süreçlerindeki yapıcı tutumunu görmezden gelerek kendi ilkeleriyle çelişen taraflı ve haksız bir durum sergilemeye devam etmektedir.

 İlgili tüm taraflarca son çaba olarak görülen 2017 yılında Crans-Montana’da gerçekleştirilen Kıbrıs Konferansı sonucunda Kıbrıs Türk tarafı günümüz gerçeklerinden hareketle, Ada’da adil, gerçekçi ve sürdürülebilir bir uzlaşının iki ayrı bağımsız Devletin aralarında geliştirecekleri işbirliğine dayalı iyi komşuluk ilişkilerinden geçmesi esasına dayalı yeni bir vizyon ortaya koymuştur.

Ada’da ve Doğu Akdeniz bölgesinde kalıcı bir barış ve istikrarın sağlanması için Avrupa Birliği’nin, yirmi yıl önce yaptığı hatanın sorumluluğunu üstlenmesi ve mevcut gerçekler ışığında Kıbrıs Türk halkının özgür iradesini kabul ederek, Kıbrıs Türk halkının özden gelen egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüsünü tescil etmesi kaçınılmazdır.”

By admin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir