5 taş, sek sek, saklambaç, yerden yüksek, yakar top ve daha birçok oyun… Çocukluk dönemlerinde sokakta oynadığı bu oyunlar hem sosyal gelişime katkı sağlıyor hem de hayata dair önemli tecrübeler kazandırıyordu. Günümüzde ise bu oyunlar yerini bilgisayar, telefon ve tabletlerde oynanan sanal oyunlara bıraktı. Oyun oynamanın getirdiği sosyalleşme de doğal olarak sanal ortama taşınmış oldu.
Ancak uzmanlara göre sanal ortamda oynanan oyunlar ve beraberinde kurulan arkadaşlık ilişkileri gerçeğin yerini tutmuyor.
Oyun nedir?
Oyun, bir kesim için boş vakitlerde zaman geçirmek için yapılan aktiviteler olarak algılanabilir. Ancak oyun, Başkent Üniversitesi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Arzu Çiftçi’ye göre, bireyin hayatı tanımasında, çeşitli duygu ve durumları tecrübe ederek sosyal olarak gelişme sürecinin olmazsa olmazı.
“Çocuk oyunla inanılmaz miktarda yaşam deneyimi kazanır. Kendi davranışlarının kar ve zarar kısımlarını da yaşayarak öğrenir. Arkadaş ilişkileri de buna dahil. Bütün bunlar canlı yaşandığı için geri bildirimlerle çocuğun kendini, ruhsal aygıtını düzene sokmasını aynı zamanda da hangi davranışı yaparsa nasıl bir tepki alacağını öğrenerek sosyal beceri kazanmasını sağlar. Ne yazık ki bu dönem çocukların en büyük sorunu sokak oyunu oynayamamaları.”
“Gerçeğin yerini tutmaz”
Sokak oyunlarının yerini sanal oyunların almasının getirdiği en önemli risklerden biri sosyal gelişimin eksik kalması. Gerçek hayata geçişin sokakta oyunla başladığını söyleyen Çiftçi, sanal oyunların ve bu ortamdaki arkadaşlıkların gerçeğinin yerini tutamayacağını şu sözlerle anlatıyor:
“Sosyal ilişkilerinde problem yaşayan ya da depresif çocukların kırılganlıkları çoktur. Yani çok kolay kırılır ve geri çekilirler. Halbuki sokakta çocuk kırılarak büyür. Küçük travmalar bizim büyümemiz için çok önemli ve gerekli şeyler. Küsmek, barışmak, birinin sana kızması gibi. Bu çocuklar gerçek hayatları yaşayamadıkları için daha küçük uyaranlarla daha büyük üzüntüler ve tepkiler yaşıyorlar. Sanal oyunlar ve beraberinde gelen ilişkiler gerçeğin yerini tutamaz. Çünkü istemediğiniz davranışı ortadan kaldırma şansınız var. Biri sizi incitirse düğmeyi kapatırsınız ve tamamen ortadan kalkar. Gerçekte istemediğiniz davranışı ortadan kaldıramazsınız.”
Çiftçi, sosyal ilişkilerinde sorun yaşayan ve vaktinin çoğunu sanal ortamda geçiren çocuklar için yanlış olan bir yaklaşıma da dikkat çekiyor. Çocukların gerçek arkadaş yoksunluğuna vurgu yapan Çiftçi, internet üzerinden edinilen arkadaşlarla avunulmaması gerektiğine işaret ediyor ve “Bu durum çocuğun psikopatolojisini, ortamdan kaçmasını, sosyal izolasyonunu daha da artıran bir şey.” diyor.
Sokak ve sanal arasındaki tür farkı: Şiddet
Klasikleşmiş, nesiller boyu oynanan sokak oyunları içerisinde pek çok öğreti de barındırıyor. Bunlardan biri hiç şüphesiz acı olgusunu tanımak. Arzu Çiftçi, yaklaşan en büyük tehlikelerden birinin sanal oyunlardaki şiddet içeriği olduğunun altını çiziyor:
“Çocuk düştüğünde canı yanıyor, arkadaşına top geldiğinde onun canı yanıyor gidip yardımcı oluyor. Dolayısıyla başkasına zarar verip vermeme kısmını yaşayarak öğreniyor. Sanalda böyle bir şey mümkün değil. Aynı zamanda şöyle bir gerçek var, sokak oyunlarının hiçbiri şiddet içerikli değil. Fakat dijital ortamdaki çoğu oyun yoğun şiddet içerikli. Bir şekilde gençlerin çocukların, gerçeklikle sanal arasındaki farkı karıştırabileceğinden endişe ediyorum.”
“Oyun saatleri sınırlandırılmalı ve şiddet içeriklerinden uzak tutulmalı”
Sokak oyunlarının neredeyse oynanmadığı bugünlerde sanal oyunların getirebileceği zararlardan kaçınmak, kontrollü olmakla mümkün. Çiftçi ebeveynleri özellikle süre ve tür konusunda uyarıyor:
“Eğer çocuk oyun oynayacaksa bunun mutlaka saatleri sınırlandırılmalı ve şiddet içerikli oyunlardan uzak tutulmalı. Mutlaka spora yönlendirilmeli. Strateji oyunları dediğimiz oyunlar çocuklara, kime nasıl zarar vereceğini öğretiyor. Oyunların çoğu bu şekilde şiddet içerikli savaş oyunları.”
TRT